Çocuklarınızı Etkili Dinleme

Gülnaz PAKSOY
Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Öğretmeni

İletişim kişilerin birbirlerine duygu ve düşüncelerini aktardıkları bir süreçtir. Bu sürecin başarısı bireyin mutluluğunun temelini oluşturur.

İletişim; bütün sağlıklı ilişkilerin başlangıcı, son yılların yeni fark edilen ve üzerinde en çok durulan konusudur. Sevginin, mutluluğun, sağlıklı bir toplumsal hayatın da temel ögesidir.

Kendisine güvenen insanların gereksinim duyacağı en önemli özelliklerden birisi insanlarla iyi iletişim kurabilmektir. Maalesef bu beceri doğuştan gelmez, sonradan edinilir.

Başarılı bir iletişimin temelinde; karşımızdaki kişilere saygı duymak, onların varlığını ve ayrı bir birey olduğunu kabul etmek, değerli olduklarını hissettirmek, onlara gerçekçi ve doğal davranmakla birlikte empati vardır.

İletişim sadece konuşma değildir. Neyi, ne zaman, nerede, nasıl söyleyeceğimiz konusunda fikir yürüterek, basit , akıcı ve anlaşılır bir dille karşımızdaki kişi ile göz teması kurarken dikkati yoğunlaştırabilmek ve aynı zamanda karşımızdaki kişinin verilen mesajı anlayıp anlamadığını kontrol edebilmektir. Kısaca, iletişimde temel ilke, kabul etmektir.

İletişime kısaca vurgular yaptıktan sonra, asıl konumuz olan çocukla iletişimde etkin (katılımcı) dinlemenin önemine geçebiliriz.

Çağdaş anne-baba eğitimine getirilen yeni bir yaklaşım biçimi de çocuğunu dinleyebilmektir. Bu davranış, kazanılır ve öğrenilir. Çocuğu gerçek dinleme; sessizlik, anlayış, empati ( kendini çocuğun yerine koyarak olaya bakabilme yeteneği) ve yorumsuz dinleyebilme yeteneği gerektirir. Çocuğu dinlemek onun isteklerini mutlaka yerine getirmek demek değildir. Dinlemek, çocuğa sorununu anlattırıp rahatlatmak, anlayabilmek demektir.Etkin dinlemenin en uygun zamanı, çocuğun ihtiyaç ve isteklerinin yerine gelmediği yani çocuğun problemi olduğu zamandır. Genellikle anne-baba çocukların problemlerini üstlenmeye yatkındırlar, oysa yapılması gereken şey probleme çocuğun sahip çıkmasına izin vermek, ona kendi problemini çözebileceğine dair güven vermektir. Bu açılardan etkin dinleme, çocuğun probleminin çözümünde ilk adımı oluşturur. Artık, çocuklar daha önce anne-babalarına açamadıkları problemlerden söz etmeye başlarlar. Atılan ilk adımdan sonrasını genellikle kendileri getirir ve kendi çözümlerini bularak problemlerin üstesinden gelirler.

Ayrıca, etkin dinleme sonucunda:

– Çocuğun konuşma yeteneği ve kelime hazinesi gelişir, kendini rahatlıkla ifade eder.

-Sorununu davranışla göstermek yerine (saldırganlık, ağlamak, huysuzluk) sözle ifade ederek rahatlar.

-Anlaşıldığını hisseder, daha huzurlu ve güvenli olarak sorunlarını konuşarak halleder.

-Çocukla anne-baba arasında bir yakınlık doğar, onlara danışır, diyalog kurar.

-Söyledikleri dinlenen çocuk da anne-babasını dinlemeye başlar.

Başka bir anlatımla çocukla iletişimde etkin dinleme; yalın, daha anlamlı bir ilişkinin gelişmesine fırsat verir. Anne-babasının kendisini dinlediğini gören çocuk, önce kendisine değer ve önem verildiğini, kabul edildiğini, buna bağlı olarak da sevildiğini düşünür. Duygularını ifade etme imkânı bulduğundan “anlaşıldım” duygusunu yaşar ve rahatlar. Bu durum çocuğun benlik saygısının artmasına, kendisini dinleyen kişiye yakınlık duymasına neden olur. Sağlıklı mesaj akışı çocuğun ailesi ile olan ilişkilerini ve dinamik bağını güçlendirir, iletişimi sürekli kılar. Etkin dinlemede ebeveyn suskun ve pasif değildir. Çocuğun duygu ve düşünceleri ile ilgili ve onları onaylayan bir görüntü içinde, çocuğun düşünmesine yardım eden roldedirler. Sorumluluk çocuktadır, ebeveyn ise çözümde yardımcıdır.

Uzun süre dinlenmeyen ve iletişim kopukluğu yaşayan çocuklar, savunmaya geçebilir, iş birliğine yatkın olmayabilir, içe kapanabilirler. Bunun sonucunda sergiledikleri çalma, saldırganlık, kendine zarar verme gibi davranış bozuklukları ile anne-babasına “ LÜTFEN BENİ DİNLE, DİKKATİNİ BANA VER” mesajını iletmektedirler.

Kısaca; sıkıntı veren duygular bastırılarak ya da başka şeyler düşünülerek yok edilemezken, açıkça dile getirildiklerinde yok olurlar. Erişkin insanlar bile sıkıldıklarında veya darda kaldıklarında çare üretmekten aciz olsa da kendini dinleyen kişilere içini dökerler. Kendisinin dinlenmesi kişiye büyük bir rahatlık verir.

Bu yönleriyle iletişim yaşam boyunca ihtiyaç duyacağımız vazgeçilmez bir gerçektir.

Çocuk Terbiyesi – Aşağılık Kompleksi

Osman YILDIZ
RAM Psikolojik Danışman/ Afyon

Çocuğunuzun kendisine verdiği değer çok önemlidir. Sorunları nasıl ele aldığını gözleyerek bir işe güvenle ve kararlılıkla katılıyor mu, yoksa o işe başlamamak için bin bir çeşit bahane yaratıyor mu görebilirsiniz.Tembellik, miskinlik deyip geçmeyin, çocuğunuzun derdi büyük!

“Ah şu çocuk tembel olmasa kim bilir neler yapacak! Sen bizim aileden kimseye benzemiyorsun, çıkmadı bizden senin gibi”, dahası “Bir baltaya sap olduğun günleri göremeden öleceğim.” diye ailede başlayan cümleler, okulda “eğiticiler”le tedavi bulamayıp devam edip giderler… Zavallı çocuk ezilir, kendi kafasında küçük bir yer bulup bütün bunları oraya doldurur.Her yeni şeye başlarken gidip kafasındaki bu küçük odacığı ziyaret eder ve panikle o yapacağı şeyden vazgeçmenin, kaçmanın yollarını aramaya başlar…

“Evet” ya da “Hayır”

Aşağılık kompleksi olan çocuk ailenin özürlüsü, okulun özürlüsü, çevrenin özürlüsü, dahası hayatının bir“özür” olduğunu her an düşünerek, kendi içinde patlamaya hazır bir anksiyeteyle, büyüme yollarında tırmanır durur.Siz sunduğumuz küçük testimizde her şıkkın başına evet veya hayır işaretleyin ve düşünün bakalım; çocuğunuzun aşağılık kompleksi var mı, varsa kendinizde bulduğunuz hatalar hangileri?Değerlendirmeyi kendiniz yapın ama açık yüreklilikle ve kendinizi kandırmadan.

Asla Çocuğunuza Böyle Davranmayın!

• Çocuğunuz yanlış bir davranış içerisinde ise asla ve asla onu ne kadar kötü günlerin beklediği türünde konuşmalar yapmayın.

• Çocuğunuzu aşağılamayın, utandırmayın. Alay ederek ve küçük düşürerek eğitim konusunda hiçbir yere varamazsınız.

• Okuluna ve arkadaşlarına karşı ilgisiz kalmayın. Unutmayın ki toplumsallaşmanın bu ilk basamağında cesaretinin kırılmaması gerekir.

• “Sen küçüksün, söze karışma” gibi sözler sarf etmeyin.Asla başkalarıyla kıyaslamayın. Onun kendi kişiliği olduğunu en başından görmezden gelmiş olursunuz.

• Çocuğunuza karşı sabırsız olmayın.Yeni bir insan öyle kolay yetişmiyor, siz de kolay yetişmediniz, unutmayın.

• Değişken tavırlar sergilemeyin, bir aşırı disiplin, bir rahatlık çocuğunuzun dengesini bozacaktır.

• Sert davranışlarla onu ürkütüp kaçırmayın.

• Maddî ve manevî problemlerinizi çocuğunuzun yanında çözümlemeye çalışmayın. Sizin bir süre için yaşayacağınız sıkıntı onun hayatını kaplayabilir.

• “Sen kötü bir çocuksun.” yerine “Bu yaptığın yanlış bir davranış, bu davranışını şöyle düzeltebilirsin.” demek daha doğru olmaz mı?

Çocuğunuza Yardımcı Olmak Elinizde!

• Çocuğunuzun aşağılık kompleksini giderme konusunda nasıl yardımcı olabilirsiniz?

• Yakın olmaya çalışın.Küçük dünyasının büyük problemlerini en az onun kadar ciddiye aldığınızı gösterin.

• Yapabileceği, başarabileceği şeyler olduğuna onu inandırmaya çalışın, cesaretlendirin.

• Önce küçük başarılarını alkışlayarak gelecek olan büyük başarılar konusunda destek olun ve yeni başarıları olacağına inandırın.

• Çocuğunuza yavaş yavaş bağımsızlığını verin. Kendi gücüne güvenmesini sağlayın.

• Yapacağı işlere cesaretle sarılmasının, başarının yolu olduğunu anlatın.

• Çocuğunuza gelecek konusunda cesaret, umut ve iyilikle hareket etmeyi aşılayın.