“Yaratıcılık sabırlı bir araştırmadır.”
Courbusier
Çağımızın hızla değişen koşulları nedeni ile ortaya çıkan yeni problemleri gözlemliyoruz.Elbetteki eğitim, bu koşullara uyabilecek insanı eğitmek durumundadır.
Bu durumu öngören toplumlar, eğitim sistemlerini en az on yılda bir yenilemektedirler.Çağdaş koşullara uyum sağlayabilecek insanı yetiştirmek de elbetteki eğitim kurumlarına düşmektedir. Bu kişi de yaratıcı gücü gelişmiş kişidir.
Eğitim sistemleri YARATICIİNSANI gerçekleştirmeyi amaçlarken en çok SANATEĞİTİMİ nden yararlanırlar.Çünkü, sanat eğitimi sistemi, diğer eğitim sistemleri gibi insan beyninin yalnız bir bölümünü işletmekle kalmamakta tüm beyinsel fakültelerini geliştirmektedir.
Dış ülkelerde, büyük bir önemseme ile ele alınan bu ortamın, yani sanat eğitiminin bizde henüz ortak bir hedef olarak bilinçli bir şekilde ele alındığı söylenemez.
Beraberliği, hiç değilse fikir düzeyinde sağlamamıza şiddetle ihtiyaç vardır.Sorunlarımızı birlikte çözmek ve kuvvetlerimizi birleştirmenin gereği, saydığım nedenlerle bu ortam da önem kazanır.
Kuşkusuz, kuvvetlerini birleştirmeyen ve koordine bir şekilde çalışamayan kurum ve kişiler ortak bir amaca varmakta güçlük çekerler.Bunun kaçınılmaz sonuçları da elbette, gecikmeler, hedeften sapmalar ve çok kere de başarısızlıklar olacaktır.
Endüstri ve değişen kültürün beraberinde ortaya çıkan problemlere, rasyonel(akılcı) yoldan çözüm sağlayan kişilerin YARATICIGÜCÜ geliştirici eğitime olanak tanıyan toplumların içinden çıkması rastlantı değildir.
Gerçekten de, güçlükleri çözümlemede tek çıkar yol yaratıcı düşüncedir ve yaratıcı kişilerdir.
Eğitimle yaratıcı gücü gelişmiş insanları yetiştirmek ve onların bu gücünü yurt genelinde kullanmak gereklidir.
İşte bu çağdaş olanakları ve çağdaş insan gerçeğini dikkate alan SANAT EĞİTİMİ SİSTEMİ, üzerinde önemle durulması gerekli bir eğitim yöntemidir.SANATveya TASARIM EĞİTİMİNİN, genel eğitim ve öğretim programları ortamındaki yeri daha birçok nedenle önemlidir.Çünkü, bu metod, dayanaksız kalmış tüm algıları bilinçlendirir.
Değerlendirme ve görme gücünü kişiye kazandırır “Çünkü bakmak, her zaman görmek değildir”.
GörselAlgıya Dayalı Psikoloji
İnsanlar bir biçimlendirme ve biçimler dünyasında doğar.
İnsanlarda bilimlendirme içgüdüsü daima var olmuştur.Bu içgüdüsel eğilim nedeni ile, insan doğru ve güzel bir biçim elde etmek için çaba göstermektedir.
Biçimlendirme yolu ile doğruya ve güzele varmaya yönelik bu içgüdüsel tavır, yaşamın bir üst düzeyine varmak için gösterilen doğal bir çabadır.
• Eğitim bu doğal çabayı sistematize eden bir deney ortamıdır.
• Gelişme, için deney ve eleştiri önemlidir.Deney, gelişme için sonsuz olanaklar sağlar.
Courbusier“yaratıcılık sabırlı bir araştırmadır” der. Tasarım eğitiminde işte bu deney ve araştırma ortamını kullanıyoruz.
Sanat eğitimi esnektir, yaratıcıdır ve zordur. Ancak, değerli olan her şeye ulaşmak zordur. Değerli olan her şey zor yollardan geçer.Bunun en belirgin bir kanıtı da insanlık medeniyeti tarihidir.
Tasarım eğitiminde kullanılacak ham madde, fikir ve malzemedir. Bu elemanların önce seçilmeleri, daha sonra da bir sistem içinde bütünleştirilmeleri gereklidir.
• Öğrenim ise deney süreci ve sistematiği sonucunda varılanYARATICILIKTIR.YARATICILIKTA değerlendirme önemli bir aşamadır.Değerlendirme yapan kişi deneme yolu ile öğrenip ileriye gidendir.
• Değerlendirme, öğrenmek ve o an kesitinde bilmekle eşdeğerdir.
İnsan yapımı tüm nesneler bir istek, bir dilek, bir gerek karşılığı oluşarak, TANIM,TASARIM,YAPIM, aşamalarından oluşan bir biçimlendirme süreci sonunda gerçekleşmektedir.
Bütün bu üretim etkinliklerinin sonuç gözeten bir insan emeğinden kaynaklandığı unutulmamalıdır.Biçimlendirme tekniğinde amaçlanan sonuç, ÜRETİMSÜRECİ olarak kabul edilirse, bu sürecin tüm aşamalarının yönlendirilmesi ve denetlenmesi gereği ortaya çıkar. Bu denetleme işlevine de EĞİTİMdiyoruz.
Tasarım eğitiminin çalışma biçimini açıklamak gerekirse, yüzeysel ve üç boyutlu olarak iki açıdan ele alabiliriz.
Üç boyutlu çalışmaları “strüktürel” deyimi ile belirlemek yerinde olur. STRÜKTÜR bir yapının biçimini belirleyen, onu ayakta tutan SİSTEMkavramı içinde ele alınır.Strüktür yine bilimsel anlamı ile “maddenin belli kurallar doğrultusunda uzayda organize edilme olayıdır”. (1)
Evrendeki tüm atom ve moleküller, zaman içinde akıp giden karşılıklı bir etkileşim içindedir.Ancak, dengede olabilmeleri için belirli bir strüktürel bütünlüğe ulaşmak durumundadırlar.
Bu bütünlükler, ayrı ayrı karşılıklı olarak etkileşirler ve bu etkileşimler sonucu yeni birleşimler oluştururlar. Bu değişim ve gelişim değişik bir birleşiğe, bütüne ulaşıncaya kadar da bir süre gider.
Sanat eğitiminin yüzeysel çalışmaları için de bu kurallar geçerlidir. Bahsi geçentasarımeğitiminde, BÜTÜNLEŞME kuramı, üç boyutlu çalışmalar için özellikle geçerlidir.Tasarım Eğitiminde, ÖKLİTGEOMETRİSİNDE değişkenliği olmayan biçimlerden ÇİZGİ, KAREve YUVARLAK çıkış noktası olarak ele alınır.
Bu ortamda, değişik bir anlatım içinde, NOKTA-TEPE,ÇİZGİ-KENAR, yüzeysel elementler, KAREve YUVARLAK ise alan olarak değerlendirilir. Bu üç faktör biçimin bir denge bileşkesidir. Bir anlamda biçimin tarifidir.
Üç boyutlu çalışmalar bir problemin çözüm ve anlatımında tüm düzen olanaklarının irdelenmesi için kullanılagelen en gerçekçi yöntemlerden biridir. Tasarım eğitiminin temel ilkeleri ve ögeleri, bu ortamda, yani uygulamalar ortamında bilinçlenir.
TasarımÖgeleri:Çizgi, doku, biçim, renk, değer, ışık, gölgedir.
Tasarımİlkeleri:Ritim, alternatif ritim, uygunluk, zıtlık, benzerlik, koram, egemenlik, yön ve birlikteliktir.
Bu ilke ve ögeleri bilmek ve kullanmak ve bu ortamda bilinçlenmek lâzımdır.
Biçimlendirmede, TASARIM ÖGELERİ, TASARIM İLKELERİNE bağlı olarak sentezlenmekte ve estetik fonksiyonel değeri olan STRÜKTÜRLER KOMPOZİSYONLAR meydana getirmekte veya oluşturulmaları amaçlanmaktadır.
Kullanılagelen estetik prensipleri, yani estetik ölçülerinden biri de ALTINKESİTtir. LEONARDO DA VINCI ve astronom KEPLER altın kesit üzerinde uzun araştırmalar yapmışlardır ve onu kuramlaştırmışlardır.Onlara göre, her biçim bir ölçüt içinde anlam kazanır.Öyleki, bir biçimde genişlik ve yükseklik farkı anlatım farkı verir.
Kozmik dünyada, doğada, insan vücudunda var olan bu matematiksel ölçüt, Mısır’da, Yunan sanatında, çeşitli sanat ortamlarında, mimaride hatta müzikte bile kullanılmaktadır.
Doğanın bu kuramları, farklı yöntemlerle ele alınmakta, giderek te, FİZİKteki ve FELSEFEdeki, yeni bulguların birleşip bütünleştiği gözlenmektedir.Her yeniliğe çözüm aramak, sebep aramak çok eskiden beri vardır.Çoğumuzda kuram olarak yerleşmiştir.
Talens
Heraklitos
Phytagorasmatematik-tıp
Platon-felsefe
Dekartes-fizik
IsaacNewton-fizik
Albert Einstein-fizik
gibi dehalar maddenin yapısını, oluşumunu enerji ve biçimle açıklamaya çalışmışlardır. Pisagor’a göre, Evren’deki herşey tam sayılardan oluşmuştur.Demokratos’unda doğada herşeyin en küçük biriminin ATOMolduğu tezini ileri sürdüğünü biliyoruz.Sonunda Einstein bu varsayımı ispatlamıştır.
Strüktür, yani deneylerle oluşan sonuç, bütün bu bilimsel kuralların etkisinde ve önderliğinde oluşur.İşte sanat, bu bilimsel yönlendirmelerin etkisindedir.Çağımızda sanat ve bilim eşdeğerdir.
Strüktürel bütünlük- bu parçaların örgütlenmesi ve bir düzen meydana getirmesi olayıdır. Bu örgütlenme, biçimi belirleyen ve onu ayakta tutan sistemdir. Biz, buna benzer bir işlevi tasarımeğitiminde, üç boyutlu çalışmalarda kullanıyoruz.
20. yüzyılda, atomun Otto Hahn tarafında parçalanması, Picasso ve Braque gibi sanatçıları da etkilemiştir. Bu olayın paralelinde onlarda biçimi parçaladılar ve sanattaki KÜBİZMakımını meydana getirdiler.
Bu olay sanat ve sanat eğitimine de değişik bir bakış açısı ve felsefe kazandırdı. Bauhaus EğitimSistemi ortaya çıktı.
Bauhaus’a gelinceye kadar, KANT, SCHİLLER, HEGEL, HERBERTSPENCER, JOHNRUSKIN, WILLIAMMORRIS ve bu arada BENJAMINS. BLOOM’UN görüşleri ve teorilerinin sanat felsefesini gözleme dayanan bir bilime dönüştürdüğünü görüyoruz.
Sonuçta, bu felsefî görüşün, kollektif değer yargılarının oluştuğu bir ortam meydana getirdiğini de gözlemliyoruz. Böylece estetik ve ahlâk arasında kendiliğinden bir bağ oluşuyor. WILLIAM MORRIS’in “İYİ ZEVK AHLÂKÎ BİR DEĞERDİR.” sözü her ortamda ciddî bir yer tutmaktadır.
Bu eğitimin yararının büyüklüğünü baştan beri anlatmaya çalıştım.Şimdide bu ortamda eğitilen kişilerin kazandığı değerleri sıralamak gereğini duyuyorum.
Bu ortamda eğitilen kişi:
• Nesneleri daha açık olarak görmeye başlar.
• Başka bir yolla elde edemeyeceği bir algı gücü geliştirir.
• Formları bir anlatım yolu olarak kullanır.
• Estetik değerlerin ilgi çekici ve yararlı niteliklerini keşfeder.
• Sanat eğitimindeki deneysel karakter kişinin yargı gücünü geliştirir.
• Görsel bir dil kazanır.
Sonuçta kazanılan bu değerler sanatçı ve yaratıcısı olduğu alan arasındaki diyaloğun kurulmasını sağlar.Burada yaratıcı güç söz konusudur.Bu gücü tanımlamak gerekirse “türlü sorunlara farklı bakabilmek ve onları çözümlemede farklı yeni boyutlar yakalamak”tır.
Yine, kısa sürede çok seçenekli çözümler üretmek de yaratıcılıktır.
Temeltasarım, daha önce de açıklamaya çalıştığım gibi, RESİM, HEYKEL, GRAFİK, MİMARÎ gibi sanat kollarının eğitiminde çabukluk kazandıran ve alt yapı oluşturan görsel yanı ağırlıklı bir DÜŞÜNÜŞ sistemidir.
Bu sistemin ana amacı mademki yaratıcı düşünceyi geliştirmektir, öyle ise yaratıcılığın yararları nelerdir?
• Yaratıcılık insan bilincini genişletir.
• Yaratıcılık duygusal (emotional) sağlığın en yüksek hâlidir.
• Yaratıcılık sanatçının olduğu kadar, bilim adamının, estetikçinin, düşünürün emeğin de mevcuttur.
• Yaratıcılık, WEBSTER’in bir açıklamasında da belirttiği gibi “bir yaşantıyı, bir varlığı, bir oluşumu ortaya çıkaran süreçtir.”
Tüm sanateğitimi sistemlerinin amacı sonuçta kişiyi sezgiye vardırmaktır. Burada bahsi geçen sezgi ham bir sezgi değildir.
• Deney,
• Bilgi,
• Kültür
aşamalarını geride bırakmış, gelişmiş bir sezgidir.Yani sözü edilen sezgi büyük ölçekte DENEYİMve BİLGİ birikimine dayanan sezgi türüdür ki bu SEZGİ yaşam boyu sanatçıya yol gösterici olacaktır.
Prof. Dr. Nevide GÖKAYDIN