Doç.Dr. Selahattin ŞENOL
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatrisi Anabilim Dalı
Çocuk ve Ergen Psikiyatrisine başvuran anne babaların öğrenmek istedikleri konulardan biri, çocukların ruhsal gelişimi ile ilgili nasıl daha etkili olabilecekleridir.Çocuklarının yetiştirilmesinde neler yapabilecekleri, kendilerini nasıl yetiştirebileceklerini sormaktadırlar. Her anne baba kendine güvenen, sorunlarını çözebilen, kendine ve başkalarına saygılı, hak yemeyen, hakkını yedirmeyen, kendiyle barışık, sorumluluk duygusu gelişmiş, atılgan çocuklar yetiştirmek istemektedirler.Bu bir sonuçtur.Bu sonuca rastlantı ile değil, anne babaların belirli davranışları ile ulaşılmaktadır.Başka bir deyişle çocuklar içinde yaşadıkları iletişim ortamında (aile) biçimlenmektedir.
Bu konu açısından ele alındığında tüm anne babalar iyi niyetlidir. Ancak istenen sonuca ulaşabilmek için iyi niyet yetmemektedir.O sonuca giden yolu bulmak ve temel taşlarını bilmek gerekmektedir.Bu ise etkili bir iletişimle olmaktadır.Bu konuda anne baba tutumlarına baktığımızda anne babaların binlerce yıldır enerjilerini, çocuklarının yanlışlarını, o yanlışı yaptıkları anda düzeltmeye, onları değiştirmeye harcadıklarını görmektedir. Neden binlerce yıldır bu böyle sürüp gitmektedir?Çünkü başka bir yol bilinmemektedir.Anne babalığımızı, kendi anne babamızın anne babalığından farkında olmadan edindiğimiz bir bakış açısı ile yapıyoruz. Bu öğrenilmiş belirli bakış açısı, gözümüze taktığımız psikolojik bir gözlüktür.Olayları onun aracılığıyla algılar, yorumlar ve davranırız. Akvaryumdaki balıkların, davranışlarını sınırlayan cam olduğunun farkında olmamaları gibi, biz de davranışlarımızı yönlendirenin bu sabit bakış açımız olduğunun farkında değiliz.
Her çocuk birbirine zıt iki gereksinimle doğar.İlki diğerlerinden ayrı bir birey olma ve güçlü olma, ikincisi ise ait olmadır.Çocuk küçükken onun gözünde anne babasının çok büyük bir psikolojik boyutu vardır.Çocuk büyüdükçe ve beceriler kazandıkça, kendi psikolojik boyutunu büyültmeye başlar.Bilinçli anne baba bunun farkındadır ve çocuğun artılarını kabul edip kendini geri çeker.Çocuk birey olduğunu bağımsız davranışlarıyla gösterir. Bir, üç, altı ve on altı yaşlar bağımsız davranışların öne çıktığı “ben” denilen yaşlardır.Çocuğun “ben” dediği yaşlarda anne baba “biz”e model olabilse, çocuk da olgunlaşıp “biz”e ulaşabilir. Bu hepimizin istediği çocuk tipidir.Ancak çok az insan “biz” bilincine ulaşabilmektedir. Neden?Kişiliğimizin üç benlik durumu vardır; Anne Baba Benlik Durumu, YetişkinBenlikDurumu ve ÇocukBenlikDurumu.Anne baba benlik durumunda kurallar vardır ve koruyucu ya da eleştirici anne babayı yansıtır. Yetişkin benlik durumunda gerçekler vardır.Çocuk benlik durumu ise duyguların ağır bastığı bir benlik durumudur, doğal çocuk ve asi ya da uyarlanmış çocuk bulunur.Bir insan başka biriyle konuşurken kendi benlik durumlarının birinden, karşısındakinin benlik durumlarından birine doğru konuşur. Burada beklediğimiz ya da öğrenilmesini istediğimiz iletişimdeki iki kişinin yetişkin benlik durumlarını kullanmalarıdır.İnsanların iletişiminde etkili olan o sabit bakış açısında değişiklik yapılmadan davranışta yapılan değişiklikler yüzeysel ve kısa süreli olmaktadır.
Anne babaların hangi bilinçte olduğu çocukları ile çatışma durumlarında kendini açığa vurmaktadır. Bir çatışma durumunda kişiler çatışma çözme yöntemlerini kullanmaktadırlar. Bunlardan ilk ikisi:kazan-kaybet yöntemi ve baskıcı yöntemdir.Kazan kaybet yönteminde büyükler, çocukla aralarında bir çatışma çıkınca ya da onda bir davranışı değiştirmek, ona bir davranışı kazandırmak için ödül ve cezaya başvururlar. Baskıcı yöntemde ise anne babalar güç kullanarak çatışmayı kazanır, çocuklar kaybederler ve mutsuz olurlar.Bu iki yöntemde de çatışma çözümünde çocuğun katkısı yoktur.Bu nedenle çocukta sorumluluk duygusu ve iç denetim gelişmez. Bağımlı ve isyankâr olur.Büyüğün gücü çocukta ilişkiyi iyice bozan baş etme yöntemlerini oluşturur.Duygular olumsuzdur.Sürekli izleme gerektirir.Diğer bir yöntem ise ödün veren yöntemidir. Bu yöntemde büyükler, çocuklarla aralarında bir çatışma çıkınca olay büyümesin diye çocuğun davranışını görmezden gelir ya da çocuğun dayatmasına direnemez ve onun dediğini kabul edip kaybederler. Çocuk anne babaya karşı sürekli bir güç kullanır. Bu ilişkide anne baba mutsuzdur.Her istediğini elde eden çocukta iç denetim ve sorumluluk duygusu gelişmez.Anlayışsızlık, bencillik, iş birliği eksikliği kişilik özellikleri olur. Sürekli kaybeden büyükte çocuğa karşı olumsuz duygular oluşur ve güç kullanarak baş etme yöntemleri geliştirir. Son olarak demokratik yöntemde ise karşılıklı olarak eşit bir ilişki vardır. Burada büyükler ve çocuklar arasında bir çatışma çıkınca her iki taraf birbirinin haklarına, gereksinimlerine saygı duyar ve her iki tarafa da uygun gelebilecek bir çözüme birlikte karar verip uygularlar. Hiç kimse kaybetmeyip herkes kazanır ve mutlu olur. Çocuğa saygı duyulduğu ve düşüncesi alındığı için iç denetim ve sorumluluk duygusu gelişir.Kendine ve büyüklerine güven ve saygı duyar.Düşünme yeteneği gelişir.Güç kullanımı yok olur. Kimse kaybetmediği için nefretin yerini sevgi alır. Bu yöntem, demokrasinin bir yaşam felsefesi olarak yerleşmesini sağlar.Çok az izleme gerektirir.Böyle bir etkileşimi gerçekleştiren anne babaların çocuğu ruh sağlığı yerinde, atılgan bir birey olur.
Bu yazımda daha çok anne babaların çocuk yetiştirmede geliştirmeyi amaçladıkları, ancak geçmişte kendi anne babalarından öğrendikleri belirli bir bakış açısı ile kıramadıkları tutumlarını fark etmelerine yönelik genel bilgiler sundum.Bundan bir sonraki adım ise iletişim becerilerinin artırılmasıdır.İletişimde anne babanın da “biz” bilincini geliştirmesini bekliyorduk. Bunu oluşturmak ancak iletişimde anne babanın da “biz” bilincinde olması ile gerçekleşebilecektir.Çocuklarımıza “biz bilincinde” olduğumuzu “etkili iletişim” becerilerini kullanarak gösterebiliriz.Biz bilincinin göstergesi:Duyguları tanımak, çocuğu değiştirmeye çalışmadan olduğu gibi kabul etmek, sorun olduğunda sorunun kimde olduğunu saptamak, sağlıklı bir iletişime nelerin engel olduğunu bilmek ve iletişimi bozan engelleri kullanmamaktır. Bunun için de anne babalar dinleme biçimlerinin çocuğun kişiliğini doğrudan etkilediğini bilmeli ve etkin bir dinleme kullanmalıdır.“Sen dili”nin çocuğun kişiliğini nasıl yıprattığını bilmeli ve kullanmamalıdır.“Ben dili”nin ise çocuğun kişiliğini nasıl yapılandırdığını bilmeli ve etkileşimde kullanmalıdır. Anne baba kendi değerlerini bilmeli ve onların aile yaşamını nasıl etkilediğinin farkına varmalıdır. Gereksinim çatışmaları ile değer çatışmalarını ayırt edebilmelidirler.Son olarak da anne babalar çocuklarına karşı güç kullanmanın zararlarını bilmelidirler.
İletişim konusunda önemli eserleri olan yazarDoğanCüceloğlu, iletişimi “Bir canın başka bir cana dokunmasıdır.” şeklinde tanımlamıştır. Bu da ancak duyguların anlaşılması ve kabul edilmesiyle gerçekleşebilir. Çocuğu yetenekleri, düşünceleri ve duygularıyla olduğu gibi kabul etmek, ona kendini geliştirebileceği bir alan yaratacaktır. Toprak nasıl ki tohumun gelişip serpilmesi için gerekli besini sağlıyorsa, anne babanın kabulü de çocuğun genleriyle getirdiği tüm potansiyelini kullanıp olabileceği en iyiyi olmasına olanak veren ortamı sağlar.